05 Ekim 2005

İlişkilerin Kırılganlığı

Şunu farkeder gibi oldum geçen gün : Bu insan ilişkileri sandığımdan da kırılgandı. Belki de farketmeden söylenmiş bir cümle, bir bakış bile iki insanın arasını bozmaya yetiyor hepimiz için. Bizler ise sevdiklerimizle hergün ya da en iyi ihtimalle her hafta bir olumsuz deneyim yaşıyoruz. Buradaki kritik nokta "Bunların hiçbirinin geçici olmayışı". Her bir olumsuz deneyimimizi beynimizin bir kısmında yıllarca saklıyoruz. Sevdiğim herhangi bir insanla bugün yaptığım saçma sapan, küçük, ikimizin bile önemsemediği 3 dakikalık bir tartışma belki zihnimde 5 yıl kalıcak. Ve ben seneye başka bir zaman bunu hatırlayıp karşımdakine de hatırlatacağım. "Bak sen bana geçen sene de bunu yapmıştın, şimdi de aynısını yapıyorsun" diyeceğim. Bu ve bunun gibi "rahatsızlıklarımla" ve "çözümleyemediğim, intikam deneyimleriyle" mi dolduruyordum kafamı hergün. Bunlarla doldurulacak kadar değersiz miydi zihnim ?

Sabah A bana günaydın dememiş, ben ona derim. Patron azarlamış, yazık, çok stresli yine demekki. Annem şunu yapmış, babam bunu yapmış, olur o kadar, söylerim bi daha dikkat ederler. B egosunun kurbanı olmuş, C'nin öfkesinden yanına yaklaşılmıyor. Benim bi dolu kötü huyum yok mu ? Çok mu farklıyım herkesden, çok mu özelim ki çevremdeki herkes kötü, ben iyi olayım. Bu durumda, "kimi" kırmaya hakkım var ki ?

13 yorum:

ece dedi ki...

Tolga nasıl oluyor ben de anlamıyorum...
İnsanın aklında belki önemli olan küçük bilgiler kalmıyor ama kendisine yapılmış olan en ufak bir yanlışlık kafasına kazınıyor sanki...
Ve yıllar geçse de o orada kalıyor ve çıkacağı zamanı bekliyor,en uygun zamanı...
Beynimizi aslında ne kadar gereksiz konulara harcıyoruz hakikaten:))

Ufuk Ilter dedi ki...

Dini pratikler içinde en önemlilerden birisi hakkını helal etmek. Hani derler ya.. Hakkını helal et.. Sen de etmiyom len, sana hiç hakkımı helal etmicem filan dersin. Böylelikle kazığı kendine atmış olursun.. Bitmiştir.. Artık döner döner düşünürsün.. Yanar yanar durursun. Cehennem hayatı gibi herhalde. Et işte.. Helal et geç. Unut gitsin. Karşındaki için değil. Kendin için.

Tolga dedi ki...

Ece, öyle gerçekten ama hatamızı kendimize itiraf edebiliyor olmamız bile yeterli. Hiç kimseye hiç bir zaman kötü gözle bakmayacağımız bir bakış açısını kazanabilmek, ne kadar büyük bir meziyet olurdu...

Tolga dedi ki...

İnsanın kendisi için helal etmesi ya da başka bir iyilik yapması kadar güzel bir şey var mıdır ?

Ufuk Bey, bu konuda bir yazı istesem sizden kötü mü olur. Yalnız baştan sorayım : yazdıktan sonra ısmarlama oldu bu ne biçim şey diye mi düşüneceksiniz yoksa helal mi edeceksiniz ? Neden böyle birşey istedim, çünkü bu bakış açısı çok hoşuma gitti ve yorumda kalmamalı diye düşünüyorum. Helal etmesseniz ben yazıcam mecburen ama ; siz sonra yanar mısınız, döner misiniz bilmem artık :)

Tolga dedi ki...

Dharma ya...Çok teşekkürler ve çok haklısın. Ama hergün bu tip şeyler düşünmeye ve yazmaya kalksam yazık olurdu bana. Sokakta dudaklarımı "bırılıp bırılıp" yaparken toplardınız sonra beni :)

Ufuk Ilter dedi ki...

Ben felsefeciyim tolga.. Kişisel gelişimci yani pratikçi sensin :) Yaz da şöööyle okuyalım biz de.. Hem de düşünelim, uygulayalım hayatımızda..

Ufuk Ilter dedi ki...

değilim :))).

Asuman Unsal dedi ki...

önce kendimizle alakalı diyorum her şey sonra diğerlerini kırmamak zaten gelecektir.

hicanka dedi ki...

Gerçekten güzel bir yazı olmuş gönlüne sağlık...

"Eğer bu dünyada kimseyi kırmassan büyük adamsın demektir.
Eğer kimseden kırılmassan daha büyüksün demektir.
Ve eğer her ikisini de yapabilirsen sen gerçekten çok büyük birisin"

Tolga dedi ki...

Bu şekilde özetlenince çok daha fazla hoşuma gitti. Kendi yazdığım şekilde olmamıştı ama bu şekilde duvardaki panoma, hergün görebileceğim küçük bir kağıda yazabildim, teşekkürler. Bu arada sözün sahibini kimdir, sen misin yoksa hicanka ? :)

Wanna Run dedi ki...

Çok fazla unutmanın ve herşeyi affedici olmanın sadece ulu bilgelere özgü olduğunu düşünürüm hep. Ama çevremde olaylara benden daha "güleryüzlü" bakan arkadaşlarımı gördükçe "neden olmasın?" lar kaplar yer yer içimi. Kendimi tanıdığım için kolay unutmadığımı ve bundan sonra da kolay unutamayacağımı biliyorum. Ancak affedicilik konusundaki yaklaşımım şu...Beni kıranlar benden uzak olsunlar yeter, görmeyeyim her gün etrafımda. Sonra napıyorlarsa yapsınlar. Ama söz konusu aile, yakın arkadaş vs. ise genelde alttan alan, üzülen ama affeden ben olurum...Sanırım kalbim değişik tepkiler veriyor bu affetme olayına. Yani durup dururken bana bulaşan bir insanı affedemiyorum. İş yerinde ekmeğimi çalmaya çalışanları, hayatımı cehenneme çevirenleri, trafikte arkadan gelip çarpanları...affedemiyorum işte...
Ama güzel yazı...Sana da hak veriyorum:)

Tolga dedi ki...

Tamam pes :) Valla ne diyelim, tamamen doğru. Özellikle Istanbul'da hoşgörü sınırları konusunda bir esneklik payı bırakmak gerekiyor herhalde.

hicanka dedi ki...

beğenmene sevindim tolga, Acizane fakire ait diyelim