19 Eylül 2005

Kişisel Konum

Kişisel konumun farkında olmak çok önemli. Bu insanın kendi içerisinde çelişkiye düşmesini tamamen engelliyor. Fakat yanlış ellerde kötü bir araca dönüşebilir. Örneğin bir hırsız mevcut seviyesinin ve sahip olduğu mevcut koşulların hırsızlık yapmasını gerektirdiğini ve bunu mümkün olan ilk fırsatta bırakacağını söyleyip vicdanını bir derece olsun rahatlatabiliyor ise bu pek iyi bir durum olmaz.

Sabırsız olmamı şuanki seviyemin sabırlı olmaya yeterli olmamasına bağlarsam bu hem kendi tutarlılığımı korumamı sağlar hem de bunu geliştirebileceğimi farketmiş olurum. Bunun alternatifi yani hepimizin çoğu zaman yaptığı daha basit bir yöntem ise kişiliğin bu şekilde sabitlenmesi. Eğer kişiliğim böyle ise (kişiliğimi kontrolüm dışında varsaydım) bu kendi içimde çelişkiye düşmemi engeller.

- Neden sabırsızım ?
- Çünkü kişiliğim bunu gerektiriyor.

Fakat burada tutarlılığı sağlamak için kişiliğimin kontrolüm altında olmadığını kabul etmem gerekti ki bu benim sabırsızlık özelliğimi değiştirmemi belki de hayatımın sonuna kadar engellemiş oldu.

Bu durumda zor fakat başarılı yöntem birinci yöntem. Neden zor çünkü egomu yenip belli bir konudaki zayıflığımı kendime itiraf edebilmeliyim :

- Ben dikkafalıyım ve bu bana sürekli problem yaratıyor. Biraz daha esnek hareket edebilmeliyim.
ya da
- Kendi fikirlerimden çok eminim, bu yüzden bazılarının arkamdan ukala diye bahsediyor. Biraz daha alçak gönüllü olabilirim.
ya da
- Çok öfkeliyim ve bu hem sağlığıma zararlı hem de çevremdekilerin huzurunu sürekli bozmama neden oluyor. Biraz daha hoşgörülü olmaya çalışmalıyım.

Bunlar çok temel hatalar. Ama hepimiz bu temel konularda bile yeterli bilinç seviyesine ulaşabilmiş değiliz.

Zayıflığımızı itiraf edip, hem yanlışımızı hem de bunun doğrusunun ne olduğunu kendimize itiraf edebilecek konuma ulaştıktan sonra zor yolun önemli bir kısmını tamamlamış oluyoruz.

Bu da "BEN"i biraz azaltıp, egoyu biraz bastırıp, Socrates'in ünlü sözünü sürekli hatırda bulundurmak anlamına geliyor...

4 yorum:

Ufuk Ilter dedi ki...

Tolga'ya sordum.. Sokrates'in ünlü sözü şu imiş: "Tek bildiğim şey hiç bir şey bilmediğimdir"

Ufuk Ilter dedi ki...

Kişiselleştirilen şeyler, ister kendi problemini kişiselleştir, ister karşındakine kişisel eleştiri yönelt, çözüme ulaşmaz.. Mutlaka durumsallaştırmalı. Ne diyom ben ya :)

ece dedi ki...

Tolga bey, doğru... İnsanlar belirli durumları kendi konumlarına uydurarak vicdanları rahatlatıyorlar...
Kişiliğimizi kontrol altına almamız çok zor..Bu belli bir zamanda oluşmuş bir şey..Yılların birikimi...
Belki hatalarımızı görebiliriz hatta düzeltmeye çabalayabiliriz ama değiştiremeyiz..
Artık o bizim yapımız,karakterimiz olmuştur...Bizi biz yapan şeyler olmuştur..
Bu ukalalık da olsa,sinirlilik de olsa,dikkafalılık da olsa o sizsiniz artık..(Ne diyorum ben ya:))
Yani değişim sadece hayatta olur...
İnsan ise 20'sinde neyse 70'inde de O'dur..

Tolga dedi ki...

Haklısın Ece, hernekadar kabul etmek istemesek de ; çoğu zaman 20'sinde ne isek 70'imizde de o oluyoruz. Bir insan 50 yıl değişmeyecek kadar haksızlık eder mi kendine ? Ediyoruz işte :)