Kader hepimiz için çok basit bir kavram gibi görünüyor. Nedir ; hiçkimse yapacaklarını değiştiremez. Peki benim karar vermem birşey değiştirmeyecekse aklım ne işe yarıyor ? Ben en iyisi hiç düşünmiyim nasıl olsa kaderim çizilmiş, yapacak birşey yok. Haa buna da bir cevap var, onu da orta okulda din kültürü ve ahlak bilgisinde öğrenmiştik. Sen elinden geleni yapacaksın ama gerisini Allah'a bırakacaksın. Bant burda kopuyor, basit, temiz, daha fazla kurcalamayalım. Ya da... Kurcalayalım be hoca duymaz.
Okulda mantık dersi öğretmişlerdi en azından bi kere kullanalım :
Kader herşeyin önceden bilinmesi anlamına geliyor. Hepimiz bazı şeyleri önceden bilebiliriz ama herşeyi bilemeyiz. Bazılarımız daha fazla şeyi önceden bilebilir. Daha fazla şeyi önceden bilenlerin bilgi ve zeka düzeyleri daha yüksektir. Bilgi ve zeka düzeyinin arttırılması daha fazla şeyi önceden bilmemizi sağlayabilir. Bilgi ve zeka düzeyimizi yeterince arttırabilirsek herşeyi önceden bilebiliriz.
Ahanda nebiçim bir sonuç çıktı. Yalnız 2. cümlede "...bazı şeyleri bilebiliriz ama herşeyi bilemeyiz" gibi birşey varken son cümlede "...herşeyi önceden bilebiliriz" e ulaştık. Bu ne çelişki ? İlki gerçekçi, ikincisi ise teorik bir yargı. Teorik olarak kendimizi yeterince geliştirirsek bu gelişimin sonucunda varacağımız noktada herşeyi biliyor oluruz. Pratik olarak ise insan beyninin böyle bir düzeye ulaşması mümkün değil. Hani arabaların teorik hızı gibi birşey.
Başka bir örneği birkaç filmden verebiliriz. Azınlık Raporu (Minority Report) 'da topun yuvarlanarak düşmeden önce tutulduğu sahnede olay tam olarak kadere bağlanıyordu. Kader çoğu zaman insanlara bağlansa da ; nesneler de fizik kuralları içerisinde, önceden kestirilmesi çok kolay olmayan davranışlar gösterirler. Burada topun düşeceğinin bilinmesi belirli bir bilgi ve zekanın kullanılması ile geleceğin tahmin edilmesiydi. Aslında bu durum sadece bir tahmin değil, fizik kuralları çerçevesinde belirlenen bir neden sonuç ilişkisi. Benzer bir şekilde PI isimli filmde o kaçık herif bu fizik kurallarını kullanarak evrenin formülünü bulmaya çalışıyordu. Evrenin formülü ise herşeyin başının ve sonunun önceden bilinmesini sağlayan bir formül. Yani kader sadece bilimsel bir formül mü ? Aslında evet, bu kadar basit. Ama birisi formülü bize fısıldasa anlıcaz mı ? Anlasak yarınki lotoyu bilecek şekilde basite indirdeyip, anlamlandırabilecez mi ?
Hah şimdi kader şöyle bi şey olsa gerek :
- Bilim adamı için evrenin formülü
- Felsefeci için herşeyi bilecek bilinç seviyesine ulaşılması
- Din adamı için alın yazısı (yazgı)
Şimdi bilim adamı ve felsefeci için daha cool sonuçlara ulaştık ve din adamı muhtemelen tatmin olmayacak. Ama aslında hepsi tamamen aynı noktada buluşuyor. Hatta din adamı kader gibi gizemli bir kavramın varolduğunu bilim adamından birkaç bin yıl önce farketmiş. Bilim adamı ise daha bundan 20 yıl önce farketti ve acemi bir heyecanla tanrıya meydan okumaya başladı. Muhtemelen de sakata gelecek haberi yok.
Din adamının ise çoğu zaman yanlış anlaşıldığı nokta kaderin insan aklına yer vermiyor olduğu fikri. İnsan aklını kullanıp kendi seçimlerini yapar ama felsefeci ve matematikçinin de yapılabileceğine inandığı şeyi ilahi bir güç yaparak bunların hepsini daha en başından bilir. Hani formülü biliyorsak geriye değişkenleri yerine koymak kalır ki ; din adamının savunduğu şey bunu insan evladının yapamayacağı ve sadece ilahi bir gücün yapabileceği. E yanlış da demiyor hani.