Ofisten birkaç arkadaşla ilginç bir tartışmamız oldu bugün. Bir kitaptan 2 adet cümle üzerinde 1 saat kadar tartıştık ki sonuç olarak daha yazarın ya da kitabın ismini bile bilmiyorum :) [Buldum ! Oruç Aruoba] Mutlaka daha fazla okunmaya değer.
Bakalım ne kadarı kalmış aklımızda :
Bağımlılıklar
Bu arkadaş doğduğumuzda tamamen bağımlı olduğumuzu ve bu bağımlılığı öldüğümüzde tamamen sıfırlamamız gerektiğini söylüyor. Genelde bildiğimiz şeylere oldukça ters çünkü insan doğduğunda saftır şeklinde düşünürüz hep. Yanlış gibi görülmesine rağmen oldukça gerçekçi. Doğduğumuzda saf olduğumuz iddiası oldukça iyimser ve teorik bir durum olmasına karşın, daha doğduğumuz ilk günlerden beri hatalı kişilik gelişimi ile her anlamda kötüye doğru giden bir ilerleme ( bkz. Gelişen İlerleme ) gösteriyoruz.
Gelişen İlerleme
İlerleme ile gelişme farklı kavramlar olarak ele alınabilir. Her insan bir yol üzerinde ilerler fakat hiç gelişmeden ilerliyor olabilir. Mesela iyi bir yol üzerinde gidip gelişmemek de mümkündür. Ya da kötü bir yol üzerinde ilerleyen ama çok iyi gelişmeler kaydeden bir insan olabilir.
Yazar Neden Yazar
Konuştuğumuz son konu yazarların neden bu tip saçma sapan konulara girerek aklımızı bulandırdığıydı :)
"Herkes kendi açısından görüp farklı anlamlar çıkarsın diye" gibi birkaç fikirden sonra güzel bir yerlere geldik ve kişisel olarak ulaştığım sonuç kişinin bilinç altını bilinç düzeyine getirmesi ihtiyacıydı.
Birçok çözümü bizim için bilinçaltımız buluyor. Bir çok kişinin bildiği bir yöntemdir : Kafanızı kurcalayan bir problem var ise ve çözmekte zorlanıyorsanız yatın ve büyük bir ihtimalle sabah kalktığınızda çözümünü bulmuş olacaksınız. Kendi mesleğim olan bilgisayar programcılığında karşılaştığım, birçok kereler denediğim ve başarıya ulaştığım strateji. Açık ki ; aldığım cevabı bilinç düzeyinde bulmadım. Bilinç altım benim için gerekli çözümleri buldu.
Bilinç altı sadece biz uyurken değil gün içinde bilinç ile birlikte de çalışıyor ve birçok konuda ihtiyaçlarımızı karşılıyor. Bilinçaltının içimizdeki hafif bir müzik gibi bize sürekli birşeyler fısıldıyor. Onun dediklerini yapıyoruz ama birisinin bize fısıldadığının bile farkında olmuyoruz ve tam o anda bilinç düzeyine çıkıp amacına ulaşıyor. Kimi zaman bize yardımcı olarak kimi zaman istemediğimiz şeyler yaptırarak.
Yazarın da bu şekilde yazdığını düşüyorum. Bilinç düzeyinde nasıl yazıyım ne yazıyım derken bilinç altında fısıldanan yüzlerce sesten birisine kulak veriyor ve kaleme döküveriyor. Bu sadece kitap yazmak anlamında değil. Bir öğrencinin ders dinlerken ; dikkatini dağıtan bir düşünceyi, dinlediği müzik grubunu, aklına gelen bir sözü ya da kız arkadaşını bilinç altından bilinç düzeyine çıkarabilmek için bir araç olarak kullanıyor defterinin son sayfasını.
Yazarın aklına çok daha fazla şey geliyor ve bunları yazı gibi bir araç olmadan bilinç düzeyine çıkarması mümkün değil. Birini seçip, yazıya döküyor. Aslında zaten bildiklerini yazıyor gibi ama ilk defa bilinç düzeyine getirmiş. Daha önceki deneyimleri, yaşadıkları, bilinç altında düzensiz bir yığın halinde. Yığının en altında çok değerli bir antika olabilir fakat etrafı derleyip toparlamak için sadece oturup düşünmesi mümkün değil. Her şeyi yazmalı. Herşeyi açığa çıkarmalı.