Bir çok insan için sorun olduğunu sanmıyorum ama kendim için çok büyük bir sorun haline getirdiğim konulardan biriydi. Birkaç yıl önce birçok konuda ideali uygulamaya çalıştığımı ve hiçbir sonuca ulaşamadığımı farkettim. Bunun sonucu olarak ideallerin ve pratiklerin birbirinden kesin çizgiler ile ayrılması gerektiğine karar verip, kendimi buna göre yönlendirme çalıştım. Ozamanlarda, yani 19 yaşımda konuyla ilgili yazdığım birkaç şeye rastladım.
- İDEAL : Bilincimizi her türlü dış etkenden bağımsızlaştırıp, zihinsel gücümüzü arttırabiliriz.
- PRATİK : Bilinçdışı faaliyetlerimiz bilincimizden daha yüksek bir performans ile çalışıyor. Bunun sebebi bilincimizin kirli, paranoyak, çıkarcı, endişeli ve bağımlı ; şuurdışı davranışlarımızın ise saf olması. Bu gerçeği kendi yararımıza kullanmaya çalışabiliriz.
- İDEAL : Gerçekleri hiçbir zaman bastırmamalı ama bunların vere(bile)ceği üzüntüyü yok edebilmeli ya da ona karşı bilinçli bir hissizlik oluşturmalıyız. Yani üzüntü verici bir gerçek ile karşılaştığımızda kontrolü elden bırakmayıp, bilinçli bir şekilde tepki verdiğimizde üzüntüden uzak durmuş oluruz. Üzüntü ilkel bir tepkidir, sadece kontrolü kaçırdığımızda, gardımızı düşütdüğümüzde oluşur ve bizim adımıza yapmamız gerekenlerden en temel olanlarını gerçekleştirir. Önlem alır, savunma geliştirir. Ona fırsat bırakmasak üzülmeye gerek kalmaz.
- PRATİK : Üzücü olay gerçekleştiğinde gerekli sonuçlara ulaşıp olayı tamamen deneyimleyene kadar geçen kısa sürede üzülme duygusunu yaşamalıyız. Bu süre tamamlandığında ve olay tekrar aklımıza geldiğinde bizim için önemi kalmamıştır. Bizim için önemli olan kısım, çıkardığımız sonuç, aldığımız önlemler, vs.'dir. Eriği çekirdeği ile birlikte ağzımıza atıp, bir süre sonra çekirdeğini atmak gibi...