Birçok kaynak der ki; beynimiz bir bilgisayardır ve biz onu programlarız. Daha sonra beynimiz, onu nasıl programladıysak öyle çalışır. Fakat bilgisayar programlarının kötü bir yanı vardır. Program kodları o kadar karışık ve anlaşılmazdır ki, bir kere programlandıktan sonra onu yazan kişinin bile düzeltmesi çok zordur.
Bu yüzden; daha orta yaşlara bile gelmeden, programı tamamlandı varsayarız. Artık hiçbir değişiklik yapılmaması gerektiğine karar veririz. Bu kararı verdiğimiz nokta hayatımızın dönüm noktasıdır. Artık biz biz değilizdir. Programını biz ya da bir başkası yazmış olsun ; bir bilgisayar tarafından yönetiliyoruzdur ve çoğu zaman yaşadığımızı bile farketmiyor hale gelebiliriz.
Aynı durumlara aynı tepkiler, Aynı günlerde aynı işler, Aynı saatlerde aynı diziler, Aynı vücutta aynı tepkiler, aynı duygular, aynı kızgınlıklar. Hatta "değişmek" korkulan bir kelime haline gelir bizim için. "Sen değişmişsin" deriz. Tanıdığımız kişiler bizim gibi aynı kalsın isteriz. Çünkü onlar değişirse bizim onlar için yazdığımız program işe yaramaz hale gelir. Ya tamamen atmamız ya da programın o kısmını yeniden oluşturmak için çaba göstermemiz gerekecektir.
Gözlere dahi bir perde inmiştir. Artık görme işlevini alıcı sensörler gerçekleştiriyordur. Fakat daha 4-5 yaşındaki bir çocuğun görebildiği şeyleri, artık biz göremiyoruzdur...
Durum biraz karamsar görünmeye başladı. Bu yüzden biraz daha somutlaştırmaya çalışacağım :
- İnsan belirli bir yaşta bilinç yerine bilinç altı ile yaşamaya başlıyor. Bunun belirtileri :
a) Kendi davranışlarının nedenini açıklayamamak.
b) Hatalarını farketmemek
c) Gelişme isteği duymamak
d) Nedensiz üzüntüler
gibi durumlar olabilir olabilir.
- Bundan kurtulmanın yolları
a) Belirli aralıklar ile düşüncelerini bilinç düzeyinde odaklamak
b) Belirli bir nesne ya da nokta üzerinde odaklanmak
c) Sürekli etrafımızda olan nesnelere daha yakından bakmak. Mesela masanın ahşap dokusu nasılmış. Şu kalemin plastik kısmı böylemiymiş. Belki yıllardır önümüzde duran ama hakkında hiçbirşey bilmediğimiz, göremediğimiz canlı/cansız varlıkları farketmek.
...gibi sabit programın durmasını ve tekrar "bizim" devreye girmemizi sağlayacak herhangi bir eylem. Meditasyon,yoga veya ibadet bu görevi gören örnekler olabilir. Fakat bunlar tek başına böyle bir durumdan kurtulmaya yetiyor mu ; çok zor. Birşeyler daha olmalı...
16 yorum:
yazıyı okudum ve telaşa kapıldım birden. işin kötüsü ben daha 32 yaşındayım ;)
Öyle gerçekten. Yalnız bu durum muhtemelen insanın daha mutlu yaşamasını sağlıyor. Neo'nun mavi kırmızı hap olayı gibi. Kaçımız kırmızıyı seçerdi ki :)
ve ahsen hoşgeldin...
Ben de bilemiyorum ama kitapların böyle bir sonuç verme ihtimali yüksek. Aslına bakarsan zihinde böyle bir soru bulunması yeterli, bir gün cevabı gelir mutlaka...
bu konuyla ilgili bir hikaye biliyorum
bir hirsiz artik yaslanir ve oglu babasinin yerini almak ister babasina bana hirsizligin tekniklerini ogretmelisin der.ben gordugun en iyi hirsiz olabilirim.babasi kabul eder ve soyacagi bir eve giderken oglunuda yanina alir.Birlikde evin camindan iceri girerler ogluna sen onden git dedikden sonra gurultulu bir ses cikarip kacar babasi..oglu anlam veremez ve cok sasirir.saklanmasi gerekir cunku ev halki uyanmistir.Bir dolabin icine girer.Ev sakinleri hirsizi araken dolabin yanina biri yaklasir dolabin kapagini acacakken hirsizin oglu kedi sesi cikarip miyavlar.ev sahibi guler ve kediymis deyip gider.Hirsiz eve dondugunde babasina cok tepkilidir ve neden bole bisi yaptin cok zor durumda kaldim der.babasi iste simdi hirsiz oldun.
Hikayedeki anafikir su..aslinda her insan mantigiyla hareket etmesini ogrenir.Bize cocuklugumuzdan beri ogretilen budur.Zor durumda kaldigimizda akil islemez devreye zeka girer..Akil sadece bir aractir dusunmemizi saglar gerektiginde kullanilir.Oysa zeka hep vardir ve gelistirilmelidir derler..bence alt bilinc ust bilic diye bir sey yok..bilgiyle doldurulmus herzaman islemeyen akil ve geri planda gelistirimeye calisilmayan zeka var.
nergis, anladığım kadarı ile önemli olan, zor durumda kaldığımızda zekayı kullanmaktır ,normalde buna çok da ihtiyacımız olmaz diyorsun.. akıl zeka ayrımı açısından doğru. Biraz daha farklı düşünmüştüm ben ama böyle de bakılabilir. Aşağıya akıl zeka ayrımı ile ilgili bir yazıdan alıntılar ekledim. Buarada önceki mesajlara da yazıkların için teşekkürler elimden geldiğince cevaplandırmaya çalıştım.
"Zeka, çabuk öğrenmeyi, anlamayı ve düşünmeyi kapsayan bir olgudur.
Zeka, fikir üretimi yapmaz, materyalist kavramlarla ilgilenir ve
egosantriktir, yani yalnız kendi çıkarlarına çalışır.
Akıl ise, objektif bilgiyi belirli bir sistematik çerçevesinde elde etmesini
ve bu bilgiyi başka bilgileri elde etmeye yarayacak şekilde
değerlendirmesini sağlayan zihni kabiliyettir. Akıl, fikir üretimi yapar,
basit çağrışımlar ve içgüdülerle değil, muhakeme yoluyla yargılar ve
hareket eder. Akıl, yalnız kendisi için çalışmaz, hareketinde vicdanının
sesini dinler, olayın sonucunu tahmin eder ve antisosyal davranışta
bulunmaz. İşte akıl ile zeka arasındaki temel farklılıklar bunlardır fakat
burada hemen birşeyden de bahsetmek gerekmektedir. Akıl ve zeka
arasında karşılıklı bir ilişki vardır, ikisi de aynı zamanda birbiri için çalışır.
Zeki insan, durum değerlendirmesini hızla yaparak bunu bilgiye dönüştürür
ve aklının hizmetine sunar. Yani bir insanın zekasının iyi çalışması aklını
da olumlu yönde etkileyebilmektedir. Aynı şekilde akıllı bir insan çabuk
karar verme durumunda bildiklerini zekaya dönüştürebilmekte ve sorunu
çözebilmektedir. Bu karşılıklı yardımlaşmaya rağmen ne ilginçtir ki
birisinin olması diğerinin de olmasını gerektirmemektedir.
Örneğin psikopatların veya dolandırıcıların çoğu çok zekidir. Ama yaptıkları
hareketlerin sorumluluğunu kavrayamadıkları için yani akıllı
davranamadıkları için zarar verirler. Aynı şekilde akıllı olup bunu kendi
çıkarlarını ön plana çıkaracak zekaya dönüştürmeyen insanlar da vardır.
Örneğin bilim adamları gibi. Fakat aklını kötü amaçlı zeka faaliyetlerine
dönüştüren insanlar da çıkabilmekte ve en tehlikeli insanlar da bunlar
olmaktadır, örneğin Amerika?da yakalan bombacı matematik profesörü gibi.
Zeka, çoğu zaman aklın önüne çıkmaya çalışır. Bir insan zekasını
eğitebilirse, aklı ile birlikte hareket etmesini ve onun faydasına
çalısmasını sağlayabilir. Zeka bir süzgeç gibi davranır ve istediği bilgileri
içeri alır. Eğitilmiş ve aklın kontrolündeki zeka, işe yarar faydalı zekadır.
Eğer siz zekanızı faydalı şeyler ile meşgul etmezseniz, o sizi faydasız
şeylerle meşgul edecektir. İnsana verilmiş bu üstün niteliği eğitip
insanlığın yararına kullanmalıyız."
Alıntı:http://www.antrak.org.tr/gazete/011999/mutlu.htm
Birisi birşeyler yazmış, sonra "sabahın 3'ünde ne yazdım ki ben böyle, uyuyayım en iyisi" deyip silmiş sanki. Ben de aynı duyguya kapılıyorum arada sırada :)
Mutlu bayramlar Tolga.. Sevgiler.
Ah Bayram geçti ben Bayram mesajı okuyorum :)
Çok teşekkürler, iyi geçmiştir umarım bayramınız.
Oluuum, sana laf attık blogumuzda.. Dedik ki Tolga da şu Feng shui yi kurcalasa dedik.. Ama nerdeee.
Senin yazıları okumak bana iyi geliyor Tolga'cım...
Ufuk Bey'e 1 yorum, Gamze'ye ise 1 yazı borcum var o zaman. Çok saol Gamze, birkaç şey daha yazmak için gaza geldim diyebilirim :)
hadi bakalım görelim yazılarını...
yazılarınız çok hoş, neden yazmayı bıraktınız ? cevap atabilirsiniz bana :)
yazılanlar ve yapılan yorumlar çok güzel... insanın kendini geliştirmeye ve farkında olmasına ne kadar ihtiyacı olduğunu tekrar ve tekrar anladım teşekkürler
İnsanda atalet meydana getiren kötü alışkanlıklar olarak bakıyorum tespitlerinize... ve çözüm önerileriniz çok güzel isabetli buldum.. teşekkürler güzel paylaşım...
http://kendinigelistirme.blogspot.com.tr/
güzel bir paylaşım teşekkürler.
Yorum Gönder